Gönderen:huseyin Tarih: 24/04/2025 06:18
DEPREMLER BİRER İLAHİ MUSİBETTİR...!
Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
Sadece, depremler değil, Kura’n-ı Kerimde çeşitli zamanlarda, çeşitli kavimlere gönderildiği farklı musibetler açıklanmış,
“Onlara, kendilerinden evvelkilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrâhîm kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri, onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Allâh onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (et-Tevbe, 70)
"Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele." (Bakara, 2/155)
Bir olayın hem maddi bilinen bir sebebi, hem de gaybi bir sebebi vardır.
Allahu Teâlâ şöyle buyurdu: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şûra, 30) Bu musibetlerin maddi sebeplerinin olduğu hepimizce malumdur, ama aynı zamanda Allah bunların bizim günahlarımız sebebiyle vuku bulduğunu da bildirir. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Seğiren bir göz yahut damar yoktur ki bir günah sebebiyle olmasın. Allah’ın affettikleri ise daha çoktur.”
Tarih, Küfür, isyan, zulüm ve haksızlık, ilâhî intikâmın dehşetli örnekleri ile doludur. Allâh’a ve peygamberlerin gösterdiği yola muhâlefet ve isyân edenlerin, er-geç ilâhî kudretin acı azâbı ve çetin tecellîleri ile karşılaşmaları, kaçınılmaz ve değişmez bir ilâhî kânundur.
Hayatta en çok korkulan ve ilâhî bir tehdît olan hâdiseler; tûfânlar, kasırgalar, depremler, kıtlıklar, yıldırımlarla dolu azâb bulutları, sesler, düşman işgalleri ve sârî hastalıklar gibi ilâhî gazap tecellîleridir. “Tabiat olayları” olarak görülen bu tip vak’alar, gelişigüzel olmayıp birçok sebep ve hikmetlere bağlıdır. Bu tip acı hâdiseler, insanların isyanları ve günahları sebebiyle meydana gelir. Ve ilâhî nizâmın felâketleri, tahakkuk safhasına girer.
Allâh -celle celâlühû-, -hâşâ- zâlim değildir. Fakat bu felâketlerin, kulların hak etmesiyle zuhûr ettiği bir gerçektir. İlâhî nizâma ve kudsî esaslara karşı koyanların, ilâhî intikâmın acı tatbikâtı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır.
Ağaçtan düşen bir yaprağın bile, ilâhî kaderle düştüğü, Kur’ân-ı Kerîm’de beyân edilmektedir. Aksi hâlde kâinatta, fizikî bir anarşi meydana gelirdi. Bütün fizikî hâdiselerin içinde binbir türlü esrârlar gizlidir. Bu esrârlar, peygamberlere ve kalb ehli olanlara ayândır.
Kur’ân-ı Kerîm’de kavimlerin helâkiyle ve bunun sebep ve hikmetleriyle alâkalı pek çok âyet-i kerîme bulunmaktadır. Âlemlerin Rabbi olan Allâh Teâlâ zulmetmekten münezzehtir ve aslâ kullarına haksızlık etmez. Zulüm ve haksızlık insana âit olan bir vasıftır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler” (Yûnus, 44)
Musibetler ilahi bir uyarıdır, günahlarından dolayı insanların başına gelir, belki vazgeçip Rablerine dönerler” dendiğinde bazı insanların “Bu doğru değil” dediğini duyarız. “Deprem çeşitli maddi sebeplerden dolayı meydana gelen bir doğa(tabiat) olayıdır, günahlarla alakası yoktur. Aksine deprem bölgelerinde işlenen günahlardan kat be kat fazlasının işlendiği kâfir beldeleri vardır. Deprem insanların günahlarından dolayı vuku bulmuş olsaydı, mülteci kardeşlerimizi yahut Türkiye’deki nispeten daha muhafazakâr şehirleri değil bu kafirleri vururdu.”diyerek büyük bir günaha imza atmaktadırlar.
|
|
| |
 |
Haber Puanlama |
 |
|
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 2

|
|
|
 |
|