Türkiye’de Domuz Çiftlikleri, Kesimhaneleri ve
Kullanma Yerleri
Haç’a ve
domuza karşı cihad şuuru ile bin yıl dünya hakimiyetini elinde tutan şanlı bir
ceddin torunları olarak, her zerresi şehit kanları ile satın alınmış bu
topraklarda, domuz çiftliklerinden bahsetmekten utanç duyuyorum. Ancak,
suratlarımıza bir şamar etkisi yapabilir ümidi ile gerçekleri yazmayı bir vazife
addediyorum.
Gerçi Reşit
Haylamaz isimli kardeşimiz uzun, titiz ve gayretli çalışmaları sonucunda
“Türkiye’de Domuz Gerçeği” ismi ile 260 sayfalık bir kitap hazırlamış ve konu
ile ilgili gerçekleri en çarpıcı bir şekilde dile getirmiş. 1996 yılında da
yayınlayarak çok önemli bir hizmeti ifa etmiştir. Esasında mükellef, bütün din
kardeşlerimin bu kitabı okuyup okutmasında çok büyük faydalar mülahaza ediyorum.
Bugün
ülkemizde ne acıdır ki 80’nin üzerinde domuz çiftliği faaliyet göstermektedir.
Ülke coğrafyasında dağılımı ise şöyle: Eskişehir, Çorum, Kastamonu, Manisa,
Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Erzincan, Adana, Denizli, Bursa
(Karacabey,Ertuğrul köy, Hançerli Köy, Çınarlı Köy) Burdur, Gökçeada, ızmir
(Menemen, Kısıklı Köyü) Balıkesir, Afyon(Emirdağ), Kütahya, ıstanbul
(Arnavutköy, Ayazağa, Acımaşlı köyü, Habibler, Kemerburgaz, Beykoz, Terkos,
Cendere, Halkalı, Polonezköy, Zeytinburnu, Çorlu) vs.
Bu
çiftliklerin sahiplerinin ve çalışanlarının çoğu ne yazık ki kendisini müslüman
olarak kabul etmektedir.
Bu
çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde (yanlış duymadınız) domuz, kesimhanelere
gitmektedir.
Kesimhanelere
gelince,bir çoğu sucuk,salam, sosis imalat hanelerinin bünyesinde bulunmakta bir
kısmı kaçak kesimhanelerde, çok azı da Belediyelerin kontrolunda olan
kesimhanelerde kesiliyor. ıstanbul’da Sütlüce Belediyesinin kesim hanesi en
meşhurlarındandır.
Kesimhanelerde kesilen domuzlar daha sonra nerelere gidiyor? Etler ve yağlar
sucuk, salam, sosis fabrikalarına,otellere, tatil köylerine, büyük, küçük
marketlere, büfelere, iç yağları sabun fabrikalarına, ilaç fabrikalarına,
kozmetik imalatına, bazı margarincilere; kıllar fırça imalatçılarına; işkembe,
bağırsak, ciğer gibi sakadatları kozmetik ve ilaç sanayiine, göz ve bazı iç
organları hastahanelere; bazı artıklar yem sanayiine; deriler dericilere
dağıtılmaktadır.
İşte böyle
yılda 1 milyondan fazla kesimi yapılan domuzun her eczası hayatımızın çeşitli
kademesinde farkına varmadan, bilgimizin dışında karşımıza çıkabilecek
durumdadır. Ve bunu kontrol edecek, müslüman halka bildierecek hiçbir resmi ve
sivil merci bulunmamaktadır. Sucuk, salam, sosis ürünlerinde etiketlerinde
kullanılan katkı ve yardımcı maddelerin hangi hayvan cinsine ait olduğu
yazılması kanuni bir zorunluluk olmasına rağmen, etiketleride bu bilgileri
bulmak mümkün olmamakta. Hatta sosisler etiketsiz bile satılabilmektedir.
Sosis, salam,
sucuk imalathanelerine gelince; bunu kontrol etmek hemen hemen hiç mümkün
değildir. Çünkü bunu aleni yapan çok az firma var. Çoğu bu işi bile bile ve
gizli yapıyor.
Yukarıda bahsettiğim kitabda;
ıstanbul içinde bazı imalathaneleri kardeşimiz tesbit etmiş, çoğuna gitmiş ve
gözlemlerini yazmış. Buradan bazı alıntılar yapmak istiyorum.
- şişli’de Foti-Onur-Fomar
- Ayazağa’da Çerkezo-Sifko
imalathaneleri
- Ayazağa’da Adela
- Çatalcada Trakya Et ve Süt
A.ş.
- Gourmet
- Arnavutköy yakınlarında
Karlıbayır mevkiinde Marmara salam imalathanesi
-
Pepço,şütte,Artem,ıdeal,Özarzum imalathaneleri
Bu imalathaneler gibi ülkemizde
100’ün üzerinde imalathane var. Bu imalathanelerde markalı, markasız, etiketli,
etiketsiz, domuz eti ve yağı katılmış çeşitli salam, sosis, sucuk ve jambon
üretilmekte ve maalesef bunlar müslüman halka yedirilmektedir. Sadece ıstanbul’a
günlük giren domuz eti miktar 30-40 ton civarındadır. Bu etlerden yapılan
ürünleri gayri müslümler değil, bilerek veya bilmeyerek müslüman inancına sahip
vatandaşlar tüketmektedir.
Kitabın
yazarının bir imalathanede karşılaştığı şişli Belediyesine mensub görevlilerle
yaptığı bir söyleşiyi aktarmak istiyorum:
Yazar -Nasıl buldunuz?
Görevli-Sağlık açısından gerekli
şartları yerine getirmişler.
Yazar -Üretimde domuz
kullanılmasına ne diyorsunuz?
Görevli-O mesele bizi
ilgilendirmiyor. Görevimizin dışında.
Hayır
efendim, müslüman tebanın reyleri ile işbaşına gelen belediyelerin ve onların
görevlilerinin domuz katılmış sucuk, salam, sosis, jambon üretimi yaparak,
etiketinde dahi belirtmeye lüzüm görmeden, müslüman tabaaya haberi olamadan
yedirmeye kalkma olayı, mutlaka görevinin içinde olmalıdır. Bütün dünyada
böyledir. ınsanları alenen ve sürekli olarak aldatma ne zamandan beri görev dışı
kabul ediliyor?
Müslüman
olarak biz demeliyiz ki “ Arkadaş ! Yiyen yesin, besleyen beslesin, satan
satsın, ama ben yemek istemiyorum. ırademin dışında, bilgimin dışında, beni
aldatarak kimse bana dinimde haram kılınan gıda maddesini yedirme hakkına sahip
değildir.”
Reylerimizle
ve vergilerimizle iktidarlarını sürdüren, dolgun maaşlarla geçimlerini sağlıyan
resmi görevlilerin, bu en tabbi hakkımızı korumaya ve bize sağlamaya
mecburdurlar. Hak verilmez, alınır. Almasını bilmek esastır. Tüketiciler olarak
bu hakkımızı almak istiyorsak, önce “bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
kavlince bilgimizi ve şuurumuzu artırmak zorundayız. Alışveriş yaptığımız,
market, bakkal ve büfe sahiplarini ikaz edeceğiz. Bir yandan bilmediğimiz,
tanımadığımız gıda maddelerini satın almaya paydos diyeceğiz. Ambalajların
üzerindeki etiketleri dikkatlice okuyacağız. Bu aldatmaların olduğu bir ortamda
etiketleri okumak da yeterli olmayacaktır. En iyisi imalatçılar, irili ufaklı
marketçiler, bakkallar, büfeciler, lokantacılar ve resmi görevliler ikaz
oluncaya kadar bu tür ürünleri boykot etmek en tesirli silahımız olacaktır.
Yazımızı, bir
Hadis-i şerif’le noktalayalım:
Ebu Hureyre (r.a.)
rivayet ettiğine göre; Resul-û Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah yolunda sefer
yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini göklere uzatarak “Ya Rabb, ya
Rabb!” diye yalvarıyor. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram,
gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl makbul olur?( Müslim)
Bizler de
çevremizde faaliyet gösteren marketleri, lokantaları, pastaneleri uyarmalıyız.
GIDA RAPORU NOTU: Bugün, 13 Şubat 2007 tarihi itibari ile Trakya Et A.Ş. adına Gürsu Akkaş tarafından sitemiz editörüne bir mail gönderilmiştir. Mailde: sayın G. Akkaş “ imalatı eski sahiplerinden devraldığımdan beri üretimde sadece dana eti, tavuk eti ve hindi eti kullanılmaktadır. Bu etleri Türkiye'nin önde gelen et tedarikçilerinden temin etmekteyiz. Dana etini Adapazarı firması Kayarlar Et'den, Bilecik firması Erşan Et'den, Elazığ firması Elet'den İslami usullere göre kesilmiş karkas et olarak alıyoruz. Tavuk ve hindi etini Banvit, Alp Hindi, Köy-Tür, Bolca Hindi'den alıyoruz.
Ürünlerimizde ve fabrikamızda kesinlikle domuz eti kullanılmamaktadır. Arzu ettiğinizde ne zaman isterseniz fabrikama gelmenizi ve istediğiniz yere bakmakta serbest olduğunuzu belirtmek isterim.” diyerek bu açıklamasının sitemiz okuyucularına iletilmesini istemiştir. Tarafsız yayın ilkelerimiz gereğince bu açıklamayı bilginize sunuyor ve firma adına Gürsu Akkaş’a teşekkür ediyoruz. Umarız geçmişteki hatalara bundan böyle de düşülmeden üretimlerine devam ederler.